Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ÜRETİCİ Mutlu Karahan, Adana Karataş bölgesindeki serasının bu denli hayrette bırakacağını düşünmemiştim…

        “Şu gördüğünüz var ya; ABD’de tanesi 60 dolara kapanın elinde kalıyor…”

        Sözünü ettiği tropikal bir meyve olan Durian…

        Armudu andıran, dışı gürz gibi çıkıntılarla dolu meyvenin en önemli özelliği uçaklara sokulmuyor olması…

        Nedeni de kabuğunun çok kötü kokuyor olması…

        Bu özelliği nedeniyle meyveye Türkiye’de hemen “Cennet-cehennem meyvesi” adını koymuşlar.

        Gerekçeleri de dışı kötü kokarken, içinin çok leziz olması…

        Bir sıra gerideki ağaca yöneldi, “Bu da çerimoya…” dedi…

        Üzerinde meyvesini görmediğimiz için şeklini tarif etmeye başladı:

        “Şekli alıca veya küçük bir elmaya benziyor. Kabuğunun üzeri timsah derisi gibidir. Bunun da tanesi 200 lira civarında gidiyor…”

        Merak edip internete girip baktım, Anona Cherimoya…” olarak geçiyor ve bazı marketlerde 4 tanesi bin liradan satılıyor…

        Elmanın içindekine benzer şekilde dizilmiş çekirdekleri toksik olduğu için yenmezmiş…

        Ünlü yazarlardan Mark Twain de çok severmiş ve “Çerimoya insanların bilebileceği en lezzetli meyvelerden biridir” diye tanımlamış…

        Karahan sanki meyvenin tadını anımsarcasına damağını şaklattı, pala bıyıklarını burup bir sonraki sıraya geçti…

        “Bunlar da sugar apple” dedi ve geçen yıl meyvesini aldıklarını, çok leziz bulduklarını belirtti…

        Ağacın üzerinde açmış çiçeklerini gösterip bir an bu yıl daha çok meyve alacak olmanın sevincini yaşadı..

        Sonra Türkiye’de son dönem üretilen tropik meyveleri sıralamaya başladı.

        TROPİK 40 ÇEŞİT

        Adlarını ilk duyuşta aklımda tutamadığım için internete girip bakmaya başladım…

        Aktardığına göre tropik meyve sayısı 40’ı aşmış…

        En bilinenleri Jackfruit, Rambutan, Marula, Karambola, Bael, Graviola, Passion Fruit, Aguaje, Kiwano, Pitaya’nın da arasında bulunduğu meyvelermiş…

        Birçoğunun tohumunu yetiştiği topraklara bizzat gidip getirmişler…

        Hepsi de Aydın’dan Adana’ya kadar uzanan sahil şeridindeki illerde sera ortamında üretilmeye başlanmış…

        Dikkat ettim en çok da ejder meyvesi adı da verilen ana vatanındaki adıyla pitaya dikimi yapmış…

        Valilik ve belediyelerin de fidan desteği ile son üç yılda çok yüksek oranda ejder meyvesi alınmaya başlanmış.

        TRABZON HURMASI İLK KEZ HATAY’DA YETİŞTİ

        Öyle görülüyor ki bugün fiyatları çok yüksek olan tropik meyveler çok sürmez, kısa süre sonra avokado, kivi ya da Doğu Karadeniz’de çok yetiştirilmesi dolayısıyla Trabzon Hurması adını koyduğumuz, Japon hurması olarak da isimlendirilen Diospyros Kaki de ilk piyasaya çıktığında çok pahalıydı…

        Hoş bugün de fiyatı yüksek ancak her geçen yıl üretim arttıkça daha ucuz hale geliyor…

        Nitekim Diospyros Kaki’yi de ilk olarak 1920’de işgal yıllarında Hatay’a dikmişler ve yetiştiğine tanıklık etmişler…

        Sonrasında iklimi sevdiği için Doğu Karadeniz’e taşınmış…

        Yaban Mersini de son dönem iyi para getiren ürünler arasına girmiş…

        Hatta Ankara ve civarında yüksek oranda yetiştirildiğinden söz ettiler.

        Kekiğin en çok Denizli’de üretildiğini de bu kente yakın zamanda gittiğimde öğrendim…

        Ankara ve Kayseri arasında da tarıma uygun olmayan arazilere, Zeytinyağı kadar olmasa da Ayçiçek yağından bir nebze daha iyi olduğu iddia edilen Aspir ekimi yapılmaya başlanmış…

        Özellikle büyük restoran ve işletmelerdeki patates dahil kızartmaların büyük bölümü aspir yağı ile pişirilir olmuş…

        Zeytinyağının litresi her geçen yıl artıp ulaşılması gittikçe zorlaşırken, kaliteli bir Ayçiçek yağı 500 lira civarında satılırken, bir çok kişi litresi 100 lira civarında olan aspir yağına yönelmiş…

        Ankara Gölbaşı’nda da son dönem goji üretimi gittikçe artmaya başlamış…

        Bugün tropik meyvelerin görüntüleri, kokuları veya lezzetleri konusunda farklı yaklaşımlar sergiliyor olabiliriz.

        MUZ VE PORTAKALIN GEÇMİŞİ

        Ancak unutmayalım ki muz da Türkiye’ye ilk kez 1700’lü yılların ortasında Mısır’dan geldi; Anamur bölgesindeki ticari üretimi ise bundan çok sonra 1935’de başladı.

        Yine Adana, Mersin, Antalya ve Hatay bölgesi ile adı bütünleşik hale gelmiş narenciyenin Türkiye’ye girişi de çok eskiye dayanmıyor.

        Portakalın adı ilk kez 1904’te Adana İli Salnamesinde rastlanıyor.

        Yumurtalık Limanı’ndan ihraç edildiğinden söz ediliyor.

        Aslında geriye doğru dönüp bakıldığında bugün bölge ile özdeş birçok ürünün bir asır civarında ömrü bulunuyor.

        Görünen o ki bugün adını dahi telaffuz etmekte zorlandığımız yeni yetişen tropik meyveler de bir süre sonra muz, portakal, kivi, Trabzon hurması gibi olacak…

        Büyük değişimin bugün tropikal hale getirdiği iklimini nereye savuracağını görmek için böyle giderse yüz yıl da gerekmeyecek…

        OSZAR »