Ve Özcan Deniz bu kez gerçekten patladı!!! Şimdi, "E daha önce de patlamıştı" diyeceksiniz ama hayır. Bu sefer gerçekten patladı, hatta tüm gemileri yaktı, ipleri koparttı.
Daha önce ailesiyle yaşadığı sorunları açıkladı evet ama hep daha dikkatli, daha temkinli ve "Aile" çizgisini koruyarak yaptı tüm bunları. Hatta mesafe koydu ve hukuki adımlar attı, ama bu sefer "Tamam" dedi.
Keza çoğu zaman içeriden yanıp yanıp dışarıya kontrollü sızan bir öfkeyi artık kontrol edemeyip kardeşi Ercan Deniz'e "Sen benim kendi elimle yarattığım canavarsın" dedi.
Bu laftan daha büyük söz olabilir mi?
Artık geri dönüş yok. Ve ne yazık ki, ne kardeşlik kaldı, ne sabır.
Ve çok net: Özcan Deniz hayatındaki en büyük bağlardan birini kesti, kesmek zorunda kaldı. Çünkü Ercan Deniz durmuyor, durmuyor, duramıyor. Ve bir çözüm üretmek, durumu düzelmek yerine daha da çok kaşıyor, olayı çirkinleştiriyor. Ve Özcan Deniz'in şahane kariyerini batırmaya çalışıyor.
Bakın bu olay yeni değil.
Aile mevzusuna girmek kimsenin de haddine değil. Benim de değil, kimseyi ilgilendirmez ama taraflardan biri ülkenin en ünlü isimlerinden biri olunca konuşuyor, yazıyoruz, çiziyoruz.
Özcan Deniz ünlü olmasa zaten bu olay ancak gündüz kuşaklarının konuşulur tartışılırdı. Buna benzer bir sürü çirkin olay her gün gündüz ekranlarda zaten.
Ama ortada iyi kariyeri olan bir isim var. Ve olay ne yazık ki, Özcan Deniz ismine zarar vermek için daha da bir kaşınıyor gibi geliyor. Yazık!!!
Bakın bu olay çok eskilere dayanıyor ve yıllardır gördüğüm, duyduğum kadarıyla bu durum zaten patlayacaktı. Özcan Deniz hep idare etti ama demek artık edemiyor çünkü en son yaptığı paylaşım da, "Bugün bardağı taşıran son damlayı da döktün. Artık bıçağı kemiğe dayadın" diyor.
Çünkü kardeşi Ercan Deniz hakkında uzaklaştırma kararına rağmen evine izinsiz girdiğini, karısını tehdit ettiğini söylüyor.
Ve ardından da; "Sen beni yedi yaşındaki çocuğumla tehdit etmiş bir karaktersizsin. 35 yıl beni sömürdün, istismar ettin. Ben adalete sığınıp hakkımı senin gibi bir gaspçıdan kurtarmaya çalışıyorum" diyor.
Bu cümleler sadece bir öfke patlaması değil. Bu, bir adamın içindeki kırılmış çocuğun, yıllarca bastırılmış adalet duygusunun da haykırışı gibi.
Çünkü Özcan Deniz artık açık açık; “Ben sustum, sen büyüdün. Ben örttüm, sen rezil oldun” diyor. Hatta Özcan Deniz'in doğum gününde bu noktaya getirmesini de, "Bugün doğum günümü özellikle seçip huzur bozmak için benim evden çıkışımı sokak köşesinde korkakça bekleyerek, çıktığım an meskenime daldın ve karıma küfür ettin!” diyor.
Daha söyleyecek bir şey yok.
Çünkü karısını, çocuğunu, annesini, ölmüş babasını hedef alan küfürler sonrası Özcan Deniz geri dönüşsüz bir kapıdan geçti ve “Toprak beni kabul etmesin!” dedi.
Gerçekten üzücü. Özcan Deniz normalde bildiğim, gördüğüm kadarıyla kin tutan biri değil. Öyle ki, camiada bile biriyle bu tarz bir tartışmanın içine girdiğini, kavga ettiğini hiç duymadım, görmedim. Şimdi ailesinden biriyle böyle olması onun için ne kadar acı ve onur kırıcı tahmin edebiliyorum.
Ama demek ki, artık son noktada.
Özcan tüm bu sözleri söylüyorsa artık işin içinden çıkamıyor demektir.
Tabii bunları sadece paylaşınca duyuyoruz. Kim bilir daha içinde neler neler yaşıyor ki, bu büyük patlamayı yaşadı. Ve ne yazık ki, bu kez ne köprü kaldı, ne yol.
Çünkü kendi deyimiyle: "Senin gibi bir vasıfsızı bunca yıl kollayarak kendi canavarımı yarattım. Ve suçluyum" dedi. Düşünün kendine bile kızgın.
Ama bu kızgınlığın sonunda bir şey çok net: Artık hayatındaki bu karanlığı söküp atmak istiyor. Ve bu kez kimse "Aile içidir”, “Kan bağıdır” diye geçiştiremiyor.
***
Bir insan bu noktaya neden gelir?
-Çünkü uzun süre susmuştur.
-Çünkü uzun süre sineye çekmiştir.
-Çünkü “Ailemdir” demiştir.
-Çünkü “Bu da geçer” diye avunmuştur.
-Çünkü kırılmıştır ama kırmamaya çalışmıştır.
-Çünkü çözmeye çalışmıştır.
-Çünkü sabırlıdır. Ama unutmayın sabır da bir yerden sonra taşar, patlar. Ve kimse birden bire bu noktaya gelmez.
Yılların sabrıyla, suskunluğuyla, bastırılmış acılarıyla örülmüş bir yolun sonudur bu nokta.
Ve bir insan yıllardır yaşanan tüm sorunlardan susup susup bir anda böyle konuşuyorsa orada bir değil, bin yara vardır. Bunu sadece Özcan Deniz için söylemiyorum, yıllardır böyle susup sabreden çoğu insan bunu yaşar.